Keşkeler unutturur mu yalnız ölümleri, sevgisizliğe terkedilmişleri…
Can derdine düşen Avrupa ülkelerindeki konuşulmayan, gizlenen bir trajedidir yaşlılar. Rakamlar verilir, çizelgeler çizilir ve ölümlerin belli bir yaşın üstü olduğu söylenir. Ama konuşulmaz dört bir yanda yaşanan yalnız ölümler…
İspanya’da askerler yataklarında tek başına ölmüş yaşlıların cesetlerini buldular. Huzur evleri, yaşlılar yurdu, düşkünler yurdu, hayatlarının sonbaharını geçirmek için yerleşen yaşlılara mezar oldular.
Geçmişin yaşanan saadetlerini şimdiki zamanın mutsuzluğuyla kıyaslayarak can verdiler kim bilir . Yalnız, kimsesiz, acılar içinde… Haykırışlarını kimsecikler duymadı… En son sarfettikleri sözcük neydi acaba ? İnilti ? Bağırtı ? Yoksa bir duamıydı.. Bunu hiç bilemeyeceğiz.
İtalya’da salgının kol gezdiği birçok şehirde doğal seleksiyona başvuruldu. Güçlü kalacak, zayıf gidecek… Yer sıkıntısı, araç-gereç eksikliği yüzünden belli bir yaşın üstende, hasta yaşlılara tedavi uygulanmadığı, ölüme terkedildiği haberleri bir şamar gibi yapıştı yüzümüze. Yanıbaşındaki gence oksijen verilirken, kendisinin ölüme terk edildiğini anlayan yaşlı ne düşünde acaba ? Yüzünde nasıl bir ifade vardi kim bilir. Dönülmez bir akşamın ufkunda olduğunu kavradı mı sizce ? Bunu da bilemeyeceğiz.
Fransa’da yaşlılar yurtlarındaki ölümler istatistiklere bile geçmedi. Uyutuldular acı çekmesinler diye. Uyurken öldüler. Resmi rakamlarda « ölü » bile sayılmadılar. Normal zamanlarda güzel ölüm olduğu, acı çekmediği, uykusunda öldüğü söylenirdi. Ah bir sorabilsek onlara nasıl öldüklerini… Son nefeslerini verirlerken hangi rüyayı gördüklerini… Geleceğe dair bir umut kalmış mıydı ? Hiç bilemeyeceğiz…
Toplanılır sokaklarda yaşlılar dünyanın dört bir yanında. Korkutulur, hatta suçlanılırlar. Bak senin yüzünden virüs yayılacak gibi sözlerle suçluluk duygusu yaşatılır onlara… Hiç bir şey yapmamakla ağırlaşan zaman ile nasıl baş ederler, soran var mı ? Sabah-akşam, gece-gündüz kapalı kaldıkları odalarda nasıl bir muhasebeye tutuşurlar, bilen var mı? Geçmişin keşkelerine takılıp, gelecekten endişe duyarlar mı ? Sormasak bilemeyeceğiz.
Şu an yaşadıklarımız ileride canımızı yakmasın diye, geçmişin değiştirilemeyeceği gerçekliğiyle sahip çıkalım yaşlılarımıza. Bizi biz edenlerimizi korumak isterken bir illetten, başka büyük bir illet olan sevgisizliğe mahkum etmeyelim…
Sıkı sıkı sarılamazsak da mevcut durum itibariyle, ağzımızda çıkan sözcükler yüzlerine gülücük olsun…Vefasızlık filmlerine başrol olmamak için, solgun bir mum ışığına bakar gibi değil, parlayan bir güneşmiş gibi bakalım onlara… Aksi felaketimiz olur ağlatır bizi kalan tüm ömrümüzde…Onlar giderken, biz eksilmeyelim…
Oscar Wilde’in dediği gibi
Hiç kimse geçmişini satın alacak kadar zengin değildir…
Kazım Akar – Paris – 29/03/2020